DEVRİM SİNEMALARI ÜZERİNE
1917 Ekim Devrimi, John Reed'in unutulmaz yapıtı Dünya'yı Sarsan On Gün'ün adının da belli olduğu gibi, tüm dünyayı sarstı. Devrim dalgası Almanya ve İtalya'ya yayılıyor, her yerde sınıf mücadeleleri yeni atılımlar içine giriyor, Türkiye gibi geri coğrafyalarda bile komünist partiler ortaya çıkıveriyordu. Devrimin etkisinin siyasi arenayla sınırlı kaldığını düşünmek büyük bir hata olur. Avrupa'nın tüm başkentlerini muzaffer Ekim Devrimini selamlayan kırmızı bayraklar, flamalar, bezler kaplıyordu; özgürlük fırtınasının girmediği delik yoktu. Dünyanın tüm işçileri ve ezilenlerini güzel günlerin yakınlaştığını hissettirip heyecanlandıran devrim, iğrenç para babaları, toprak ağaları, soylular, kilise- tüm yönetici sınıfları derin endişelere sevk ediyordu. Rusya'dan başlamak üzere tüm insanlık silkinmeye, üzerine çöreklenmiş olan kapitalizmin pisliklerinden sıyrılmaya çalışıyordu.
Rusya'da devrimin ilk işlerinden biri, kadınların özgürlüğüne giden yolda adımlar atmak oldu. Meşru-gayrı meşru çocuk ayrımı kaldırıldı. Eşcinsellik ve ensest dahil insanların cinsel tercihleri konusundaki tüm yasaklar temizlendi. Çarlık döneminde şehirlere özel izinlerle girebilen, sürekli pogromlara tabi tutulan Yahudiler, devrimle birlikte rahat nefes alabilmişlerdi, devrimin Lenin'le beraber lideri olan Troçki bir Yahudi idi.
Ekim Devrimi, insanlığın bastırdığı umutlarını tekrar gün yüzüne çıkaran bu dev atılım; benzeri o zamanlar ilerici olan burjuvazinin yükseliş dönemlerine rastlayan Rönesans ve Aydınlanma'dan sonra yeni bir kültürel sıçramayı da ifade ediyordu aynı zamanda. Hayatın her alanını etkilemeye başlamıştı devrim. İnsanlığın yaratıcı potansiyeli birbiri ardına, her alanda adeta fışkırıyordu. Söz gelimi, Ekim Devrimi'ni izleyen günlerde on binlerce insan Kızıl Meydan'da toplanmış, son derece soğuk olan havaya aldırmadan aynı zamanda bir edebiyatçı olan Bolşevik Parti liderlerinden Lunaçarski'nin Şekspir hakkındaki söylevini dinliyordu. Umarız tarihin böyle bir manzarayı tekrardan yaratacağı an yakındır.
Devrimin damgasını vurduğu alanlardan biri de sinemaydı. Başta Sergei Mikhailovich Eisenstein olmak üzere, önemli Sovyet yönetmenler devrimci dalganın ateşi içinde dev filmlere imza attılar. Bu filmlerin sinema tarihi içinde birer kilometre taşı olduğunu kimse inkar edemez. Örneğin Radikal Gazetesi yazarı Hakan Gülseven'in de belirttiği gibi, Eisenstein 'ın Potemkin Zırhlısı adlı filmindeki ünlü merdiven sahnesi, Hollywood sinemasında pek çok yönetmen tarafından taklit edilmiştir.
|
|
Devrimin Kayıp Kahramanları
Stalin'in Ekim Devrimi'nin tarihini yeniden yazma çabasından fotoğraflarda nasibini aldı. Foroğraflardan başta Troçki olmak üzere katledilen bütün eski Bolşevikler çıkarıldı. Yukarıdaki resimlerin ilki, 1919'da Lenin ve Troçki'nin Kızıl Meydan'da devrimin ikinci yıldönümü kutlamalarına katılılışını gösteriyor. Daha sonra montajlanan ikinci resimden ise Troçki çıkarılmış durumda.
|
VCD ve DVD yayını yapan Digital Kültür, sinema tarihi içinde önemli bir yer edinen bu filmleri Devrim Sineması: Dünyayı Sarsan Filmler adı altında bir VCD setinde topladı. Böylelikle biz de bu filmleri izleme fırsatı yakaladık. İzledikçe ortada önemli bir sorunun olduğunu fark ettik. Sözgelimi Eisenstein'in yönetmenliğini yaptığı Ekim adlı film, John Reed'in Dünyayı Sarsan On Gün'ünü referans alarak çekilmişti. Oysa filmde Bolşevik parti komitesinin devrim kararı aldığı toplantıda Troçki devrim kararının ertelenmesini savunuyor, Lenin'e muhalefet ediyor gözüküyordu. Bu, gerçeğin tam bir çarpıtılmasıydı, kaldı ki John Reed de kitabında Lenin'le Troçki'nin Ekim Devrimi'nden önceki iki aydan sonra nasıl hemen hemen tüm merkez komiteye karşı ayaklanma tarihini erkene almak için bastırdığını anlatır, hem de birkaç kere. Üstelik Ekim günlerinin baş rol oyuncusu olan ve ayaklanmayı bizzat örgütleyen Troçki'nin filmde ancak bir kere, o da gerçek dışı merkez komite toplantısı, gösterilmesi de çok tuhaftı, zira John Reed'in kitabında Lenin'le beraber en çok geçen kişi Troçki idi. Filmin makaslanıp, çarpıtılıp kuşa çevrildiği çok açıktı. Bu işlemlerin arkasında Stalin'in olduğu da öyle.
Tarih iniş-çıkışlarla doludur; bu devreleri birbirlerine tarihsel dönüm noktaları bağlar. Ekim Devrimiyle dünyayı sarsan özgürlük düşü, enternasyonalist devrimlerin dramatik yenilgileriyle yerini kaygı ve karamsarlığa bıraktı. Alman Devrimi uğruna Rus Devrimi'ni feda edebiliriz diyecek kadar ateşli enternasyonalist olan Lenin ve Bolşevikler'in en büyük korkusu geri Rusya'da devrimin yalnızlaşmasıydı, zira bu durumda devrimin uzun süre dayanamayacağı açıktı. Ne var ki, diğer işçi devrimleri ve ayaklanmaları kaybedildi. Devrimin ilk saldırısının şokunu atlatan, dünya kapitalizmi çıbanın başı sovyet iktidarına büyük bir saldırı başlattı. Sovyetler ilkesel olarak işçi milislerini tercih etse de bu kadar büyük ve sistemli bir saldırı karşısında Troçki'nin önderliğinde KızılOrdu'yu kurmak zorunda kaldı. Çıkan iç savaşta tam altı milyon insan öldü, bunların yaklaşık dört milyonu Kızıl Ordu saflarında can verdi. Tüm dünya kapitalizminin açıktan desteklediği Beyaz Ordu, işçi iktidarını boğamamıştı, ama ona onulmaz zararlar verdi. Sovyetlerin her şeyi olan proletarya iç savaş boyunca ağır darbeler aldı. Rusya zaten geri bir ülkeydi, işçilerin kısıtlı gücü savaşta tükendi, çok büyük bir kısmı iç savaşın en ön cephelerinde can verdi. Şehirlerde sanayi tamamen çöktü, yaşanan büyük açlık sonucu şehirlerdeki işçiler köylerine geri döndüler.
İşçi sınıfının yok olma noktasına geldiği bu durumda, Bolşevik Parti kendini işçi sınıfının yerine ikame etmek zorunda kaldı. Bürokrasi güçlenmeye başlamıştı, çünkü artık yönetici pozisyondakiler atama yoluyla belirleniyordu, bu görevlileri seçecek, denetleyecek, gerektiğinde geri çağıracak olan proletarya fiziken ortadan kalkmıştı. Savaştan sonra sanayide istihdam edilmek durumunda olan köylüler, devrimleri işçi olarak yaşamamışlardı, bu yüzden sınıf mücadelesinin abecesini baştan öğrenen, deneyimsiz, sınıf bilicine sahip olmayan bir unsurdu. Serpilip, gelişme fırsatı yakalayan bürokrasi ise giderek güçlendi, sayıları o kadar kabarmıştı ki devrimi gerçekleştiren işçilerin sayısından daha büyük bir rakamı temsil eder hale gelmişlerdi. Bütün bu mekanizmayı kontrol eden kişi Stalin'di ve onu tarihsel bir kişilik yapan da buydu.
Lenin, kötü gidişatın farkına varmış, yaşamının son kavgasını toplumsal arenada iyice ayrıcalıklı bir pozisyona sahip olmaya başlayan bürokrasiye karşı vermişti. Gürcistan sorununda Stalin ve şürekasının gösterdiği büyük Rus milliyetçisi yaklaşımlar, onun için bardağı taşıran son damlalardı, vasiyetinde Stalin'in partinin genel sekreterliğinden uzaklaştırılmasını istiyor, kendinden sonra gelmesini istediği kişi olarak Troçki'yi gösteriyordu. Ömrü, bu mücadeleyi sonuna kadar götürmesine izin vermedi. Bıraktığı bayrağı Lev Troçki devraldı. Bürokrasiye karşı Sol Muhalefeti örgütledi ve mücadelesini 1928'deki karşı devrime kadar sürdürdü.
Ardından bürokratik aygıt Bolşevik Parti geleneğine sadık kalan herkesi büyük bir hızla temizlemeye başladı. Bolşevik Parti merkez komitesinden Lenin'den başka eceliyle ölen tek kişi Stalin oldu. Geçmişi hatırlatan her şey, fotoğraflar, arşivler, filmler, her şey tahrip edildi, çarpıtıldı. Bir hafıza yok edilmeye çalışılıyordu. Yerine ise tamamen uydurma bir tarih geçirildi.
İşte devrim sinemaları da bu kadere boyun eğmek zorunda kaldı. Filmlerden gerekli bölümler çıkarıldı, sinema resmi tarih oluşumunda kullanıldı. Eisenstein gibi yönetmenler için Stalin'in emirlerine boyun eğmemek büyük bedeller ödemeyi zorunlu kılıyordu. Değil sinema yapamamak, hayatlarını bile bu uğurda kaybedebilirlerdi. İşte, bu koşullar altında Ekim adlı filmde gerçekle hiç uyuşmayan sahneler var olabildi.
Aradan geçen 80 yıldan sonra ise bizi çok sevindiren bir gelişme yaşandı. Potemkin Zırhlısı nihayet yeniden orijinal, bozulmamış, montajlanmamış haliyle izleyici karşısına çıktı 13 Şubat 2005'te. Bu tarih de anlamlıydı, çünkü orijinal Potemkin Zırhlısı anlattığı 1905 Devrimi' nin 100. Yıldönümünde seyirciyle buluştu. Filmin başında 1905'te 26 yaşında en büyük işçi kentinin sovyet başkanı olan Troçki'nin yaptığı açılış konuşması bu sevindirici gelişmenin çok güzel bir ayrıntısı.