21. Yüzyılın Çin'inde Zengin ve Yoksul

Bu ropörtaj wsws.org(World Socialist Web Site -Dünya Sosyalist Web Sitesi) sitesinden alınmıştır. Bu röpotaj, Çin'i yıllar sonra ilk kez ziyaret eden Dünya Sosyalist Web Sitesi muhabiri John Chan ile yapılmıştır. Chan, Guangdong'un güneyinde doğdu ve büyüdü. Son gezisi sırasında hem eyalet merkezi Guangzhou'yu hem de çeşitli kasabaları ve köyleri ziyaret etti.

DSWS: Çin'e vardığında edindiğin ilk izlenimler neler oldu?

JC: İlk izlenimlerim daha çok ekonomik gönençle ilgili yanlış imaj oldu. Bu, Çin'i ziyaret eden turistlerin ve dış ülkelerde yaşayıp ülkelerine ilk kez dönen Çinlilerin düştükleri bir tuzak. Büyük değişiklikler görüyorlar ve eskiden bildikleri birçok yeri artık tanıyamıyorlar. Kentsel çevre sürekli bir değişim halinde. Guangzhou yakınlarındaki, kendi yerel yönetim yapısına sahip olan komşu pek çok ilçe, şimdi metropolisin [büyükşehrin] bir parçası haline gelmiş durumda.

İnternet, cep telefonları ve diğer modern iletişim araçları sayesinde insanlar bugün her şeyden çok daha fazla haberdarlar. Guangdong gibi kıyı bölgelerinde hemen her gencin ve orta yaşlı insanın bir cep telefonu var.

1990'larda olduğundan çok daha fazla sayıda otomobil var. Ulus-ötesi şirketler neredeyse sanayinin tümünü tekellerine almış durumdalar, orta sınıf için milyonlarca ucuz, fakat kalitesi daha düşük olan modeller üretiyorlar. Guangzhou gibi şehirlerde trafik keşmekeş durumda çünkü alt yapı otomobil kullananların sayısındaki çılgın artışa ayak uyduramıyor. Çin'de trafik kazalarının her yıl on binlerce insanın canını alıyor olması şaşırtıcı değil.

Birçok yeni yol, otoyol ve telekomünikasyon ağı var. Çin'e akan yabancı yatırımlar buraya sadece ucuz emek gücü için değil, fakat gelişmiş altyapı nedeniyle de geliyor. Birçok Üçüncü Dünya ülkesi, üretim maliyetini yükselten ve ucuz emek gücü avantajını zayıflatan altyapı yetersizliği nedeniyle Çin ile rekabet edemedi. Ancak bu gelişmeler kıyı bölgeleri ile sınırlı; iç bölgeler geri kalmışlık ve yoksulluk içinde.

Aynı zamanda yürütülmekte olan çok sayıda "imaj projesi"de var. Yerel yetkililer halk için hiçbir şey yapmıyorlar ancak şehirleri ile ilgili gerçekdışı imajlar yaratmak konusunda yetenekliler. Guangdong'da bir dizi şehre gittim. Oralarda yaşayanlar bana güzel kentsel manzaraların ekonominin gerçek durumuyla hiçbir ilişkisinin bulunmadığını söylediler. "İmaj"ın ardında hem devasa borçlar, hem de fonlardan aslan payını alan israf ve ahlaki çürüme yer alıyor. Asıl güdüleri amirlerine şehre gönenç getirmek konusunda iyi bir iş yaptıklarını göstermek. İkinci neden ise yabancıları etkilemek.

Yine de bu ilk izlenimler yüzeysel kalıyor. Guangzhou gibi 12 ile 14 milyon insanın yaşadığı bir şehirde kaldığınızda, kısa süre sonra bu gönenç görünümünün ardında zengin ile yoksul arasındaki devasa bir bölünmenin olduğunu fark ediyorsunuz. Yoksulluk, işsizlik ve toplumsal güçlükler her tarafta görülüyor.

Yüzeyde yer alan görüntüler bile aldatıcı. Pek çok insan, özellikle gençler, şık giyiniyorlar ve bir cep telefonuna ya da dijital kameraya sahipler. Bütün bunlar bir servete mal olsa bile satın alınıyorlar çünkü insanlar başkalarının kendilerine tepeden bakmasını istemiyorlar. Son derece eşitsiz olan, toplumsal konumun parayla ölçüldüğü bir toplumda yoksullar ayrımcılığa tabi tutuluyorlar ve aşağılanıyorlar –herkes bundan kaçınmaya çalışıyor. "Tüketimcilik" eşi görülmemiş düzeyde kişisel borçlanma düzeylerine ulaşılmasına neden olmuş.

DSWS: Toplumsal ayrımın belirtileri neler?

JC: Guangzhou ile ilgili çarpıcı bir gerçek, buranın artık Kantonluların yaşadıkları bir yer olmaması. Nüfusun yarısından fazlası diğer bölgelerden ya da Guangdong'daki başka yerlerden gelen göçmen işçilerden oluşuyor. Bir çoğu sadece üretimle değil, fakat aynı zamanda taksi şoförlüğü, lokantalarda garsonluk ya da berberlik gibi hizmetlerle de uğraşıyorlar. Bu demografik değişim nedeniyle resmi ve kamusal yerlerde Kantonca'dan ziyade Mandarin esas konuşulan dil haline gelmiş.

Göçmen işçiler çoğu kez toplumsal sorunların, özellikle artmakta olan suçun kaynağı olmakla suçlanıyorlar. Her tarafta hırsızlara ve motosikletle kapkaççılık yapanlara karşı dikkatli olunması konusunda uyarılar var. Her pencereye, balkona ve kapıya çelik çubuklar koymak temel bir güvenlik gereksinimi haline gelmiş. Her yer kuş kafesine dönmüş durumda.

Kimi insanlar kırsal kesimle şehirler arasındaki farkı, aynı hükümetin yönettiği iki farklı ülke ya da iki farklı dünya olarak tanımlıyorlar. Gönençli kıyı bölgelerinde bir dünya, geri kalmakta olan kırsal bölgeler de ise ayrı bir dünya var. Bu nedenle kırsal kesimdeki yoksullar şehirlere akıyor ve ucuz emek gücü haline geliyor. Örneğin lokantalara giderseniz yerel halktan sadece birkaç tane çalışan insan görebilirsiniz, çünkü ücretler çok düşük düzeyde. İşçilerin alabilecekleri en iyi ücret muhtemelen ayda 600 yuan [72 $]. Bir fabrika işçisi de aynı ücreti alıyor. Düşük ücretler nedeniyle birçok genç kız bir tür fahişeliğe yöneliyor.

Buna zıt olarak bir büro işçisi ayda 2 ya da 3 bin yuan [240 – 360 $] maaş alabiliyor. Bir öğretmen de muhtemelen benzer miktarda kazanıyor. Avukatlar ve muhasebeciler ayda 7 ya da 8 bin yuan [845 – 960 $], belki de daha fazla kazanıyorlar. Ancak bu rakamlar Guangzhou için geçerli ve büyük kıyı şehirleri dışında gelirler daha düşük.

Çin'deki en zengin katmanın gizli servetleriyle ilgili doğru dürüst hiçbir istatistik bulunmuyor. Yayınlanan sözde en varlıklılar listeleri oldukça şüpheli. Süper zenginlerin multi-milyoner oldukları kesin ancak bunlar servetlerini açıklamıyorlar. Bunların servetleri pahalı arabaların girip çıktığı ve özel koruma görevlileri tarafından korunan lüks konutlarında kendisini gösteriyor. Birçok zengin iş adamı servetlerini ve toplumsal konumlarını sergilemek için açıkça -feodal bir geleneğe dönüş anlamına gelen- cariye bulunduruyorlar.

DSWS: İşsizlerin karşı karşıya kaldıkları toplumsal koşullar neler?

JC: Sokaklarda ellerinde yardım levhaları ya da inşaat, ev taşıma işlerinde –artık ne olursa- herhangi bir iş verilmesini isteyen çok sayıda işsiz var. Bunların ücretleri pazarlıkla belirleniyor. Ancak birçoklarına çalışmaları karşılığında ücret ödenmiyor. İşçilerin, özellikle inşaat şirketlerinden, ödenmemiş milyarca yuanlık ücret alacaklarının olduğu resmi olarak kabul ediliyor. Kimileri içinde bulundukları kötü duruma dikkat çekmek için intihar ediyor.

İlk geldiğimde çok sayıdaki bavullarımı onca merdivenden nasıl çıkartacağım konusunda kaygılanmıştım. Ancak akrabalarımdan biri endişe etmememi söyledi –sadece 10 yuana yoldan iki kişiyi bulabilirsin ve onlar bütün işi senin için yaparlar dedi. Her yer, nasıl olursa olsun bir gelir elde etmeye çalışan işsiz insanlarla dolu.

Birçok işçi devlete ait kuruluşlardan çıkarıldı ve bu insanlar da iş bulamıyorlar. Sonunda bunların birçoğu – bir tür ucuz taksi hizmeti olan – motorlu bisiklet sürücüsü haline geliyor. Fakat hükümet motorlu bisikletlerin kullanılmasını yasakladı ve bu şekilde taksi seferleri artık gizli olarak ve yasadışı bir biçimde yapılıyor. 2006 yılından itibaren Guangzhou'da motor bisiklet kullanımı bütünüyle yasaklanacak.

Sadece işten çıkarılmış fabrika işçileri değil, ancak aynı zamanda üniversite mezunları da işsizlikle karşı karşıyalar. Geçmişte üniversiteler mezunlarının kayıtlarını 6 aydan fazla süreyle tutmazlardı. Şimdi bu bütünüyle değişti, çünkü pek çok mezun 6 ay içinde bir iş bulamıyor. Üniversite öğrencilerinin ayakta kalmasını sağlayabilmek için hükümet kendi işlerini kurmalarını teşvik eden bir plan hazırladı. Elbette bu işlerin çoğu sadece bir at arabasından veya şehriye çorbası ya da hamur köftesi satılan bir sokak tezgahından ibaret. Durum umutsuz.

İş bulmak konusunda yaşanan yoğun rekabetle ilgili bir örnek olarak, devlete ait olan ve kurumsal yeniden yapılanma sürecinden geçen şehrin meyve fabrikalarından biri verilebilir. Bu şirket aylar önce bir sürekli kadronun açıldığını duyurdu ve şirketin e-posta adresine hâlâ her gün başvurular akmaya devam ediyor.

Geçici işçiler için durum daha da berbat. Meyve fabrikasındaki bir işçinin verdiği bilgiye göre yakındaki köyde fabrika için geçici işçi olarak çalışan onlarca kadın var ve ayda sadece 300 ya da 400 yuan alıyorlar. Fabrika müdürünün sloganı şu: eğer bu ücreti kabul etmiyorsanız o zaman çıkın gidin. Dışarıda sizin yerinizi almayı bekleyen yığınla insan var.

DSWS: Ayda 300-400 yuanla yaşamak nasıl mümkün olabiliyor? Yaşam maliyeti ne kadar?

JC: Yaşam maliyeti özellikle Guangzhou'da yüksek. İki odalı bir konutun kirası muhtemelen 600 ile 800 yuan arasında değişiyor. Özellikle göçmen işçiler arasında aşırı bir kalabalıklaşma söz konusu. Sonuçta yarım ya da bir düzine insan bir arada yaşamak zorunda kalıyor. Birçok işyeri, özellikle fabrikalar ve lokantalar, kırsal kesimden gelen göçmen işçiler için kalacak yer ve yiyecek sağlıyorlar. Amaç ücretleri düşük tutmak.

Konuştuğum taksi şoförlerine göre geçinmek yoğun rekabet ve artan petrol fiyatları nedeniyle gittikçe güçleşiyor. Hayat pahalılığının artmasıyla ilgili olarak ABD'nin Irak'a karşı yürüttüğü savaşı suçluyorlar ve haftada 6 veya hatta 7 gün çalışmak zorunda kaldıkları için yakınıyorlar.

Şehir merkezinin dışında evsiz insanlar var. Onları çoğu kez Guangzhou'nun şehir merkezindeki alışveriş yapılan caddelerde göremezsiniz. Bunun nedeni evsizlerin şehrin "imajını" zedeleyecek olması, böylece bu insanları uzakta tutmak için her yerde sayısız güvenlik görevlisi görev yapıyor. Hükümet bu koruma görevlilerini Guangzhou'da devriye gezmeleri için işe alıyor. Bunlar polisin bir tür uzantısı gibiler. 12 milyon nüfuslu bir şehre yetecek kadar polis yok.

Aynı zamanda çok sayıda dilenci var. Birçoklarının kucağında küçük çocuklar var. Öksüz çocukların, kırsal kesimden gelmiş yaşlı kadınları ya da kırsal kesimden gelen yoksulların ya da mali sıkıntı içinde olanların yardım için dilendiklerini görüyorsun.

Sağlık hizmetleri bir çok insan için temel bir sorun. Bugün Çin'de sağlık sistemi o derece pahalı ki bir çok aile ciddi ya da kronik bir hastalık için gerekli mali güce sahip değil. Okuduğum bir resmi rapor kırsal kesimde yaşayan Çinlilerin yarısının sağlık hizmetlerinin kapsamı dışında kaldıklarını kabul ediyordu. Bu durum yalnızca 1990'ların "piyasa reformu"ndan sonra ortaya çıktı.

1949 devriminin toplumsal kazanımlarından biri kırsal alanları da içerecek biçimde ucuz genel sağlık hizmeti veren sistemdi. Bu çok ilerici bir hamle olarak görülmüştü. Şimdilerde orta sınıf bile kendi sağlık harcamalarını her zaman karşılayabilecek durumda değil.

DSWS: Eski okuluna gittin mi?

JC: Evet. Benim öğrenim gördüğüm okul burs kazanma ve üniversite mezunları yetiştirme konusunda uzun yıllar boyunca ünlü olmuş bir okuldu. Şimdi kaynak yetersizliği nedeniyle belirgin bir gerileme yaşamış durumda. Kendi alanında en iyisi olarak görülen öğretmenler daha iyi ücret alabilmek için özel okullara geçmişler. Okul ayakta kalabilmek için sınıf sayısında büyük boyutlu bir artış yapmış. Biz öğrenciyken her yıl seviyesinde 5 ya da 6 sınıf olurdu, şimdi bu sayı 20. Öğrencilerin bir çoğu varlıklı ailelerin para ödeyen öğrencileri.

Benim zamanımda sadece az sayıdaki bürokrat ve küçük işletme sahibi çocuklarını okula yazdırmak için para öderdi. Ancak öğrencilerin çoğu bir giriş sınıfıyla seçilirdi ve bunların birçoğu işçi ve çiftçi ailelerinin çocuklarıydı. Bu bileşimin değiştiği anlaşılıyor. Okuldaki seviye tamamen düşmekte ve okulun çok kalabalık olduğu apaçık.

DSWS: Genel olarak eğitimin durumu nedir?

JC: Eğitim sıradan aileler için hatırı sayılır bir yük haline gelmiş durumda. Resmi olarak Çin hükümeti hâlâ "ücretsiz eğitim" sağlıyor ve ebeveynler yılda sadece 3 ya da 4 yuan öderler. Fakat uygulamada her okulun idari harçları ve diğer ekstra harçlar var. Bunlar ailelere bir servete mal olabiliyor. Ders kitapları çok pahalı. Okullar gittikçe daha fazla ticarethane gibi yönetiliyor. Her tarafta, çok zengin olanlar için Batılı ülkelerden gelen yabancı öğretmenleri olan, aristokratik okullar adı verilen okullar da dahil olmak üzere, çok sayıda özel okul bitiveriyor. Bu okullar özel seçilmiş kişilere açık ve aşırı derecede pahalı –yılda yüz binlerce yuana mal oluyorlar.

DSWS: Sıradan insanlar bu toplumsal sorunlar ve gerilimler karşısında nasıl tutum alıyorlar?

JC: Farklı katmanlar farklı tutumlar alıyorlar. Kimi arkadaşlarımın hali vakti yerinde. Bunlardan biri metal parçalar ihraç eden bir dış ticaret şirketinde yöneticilik yapıyor. Bana hükümetin içinde yaşanan rüşvet olayları ve Pekin'in bunların olmasına neden izin verdiğine dair bir çok hikaye anlattı. Ancak iyimserdi: ona göre sorunlar var ama Çin sonunda gönenç içinde bir toplum haline gelecek.

Bir başka tanıdığım ise daha da varlıklı, büyük bir petrol şirketi ile çalışan ve hatırı sayılır tutarda hisse sahibi olan bir kadın. Sadece yöneticilik yapmak yerine yönettiği mülkün sahibi de olan bu katman gelecekle ilgili endişeler taşıyor. Bu kadın çok ciddi bir biçimde bir Batı ülkesinin tabiiyetine geçmek istiyor. Bu olursa öncelikle parasını oraya transfer edebilecek ve ikinci olarak parasını Çin'e yabancı bir yatırımcı olarak yatırabilecek! Yabancı yatırımcılar daha fazla imtiyaz elde ediyorlar.

DSWS: Demek ki Çin'in gelecekteki istikrarı konusunda belirli bir endişe var?

JC: Evet. Yeterli güvencenin olmaması varlıklı seçkinin üzerinde asılı duruyor. Şöyle bir söz var: Çin para kazanılacak bir yer ancak onun tadının çıkarılabileceği bir yer değil. Çok para kazanan insanların isimlerinin açıklanmamasını istemeleri bundan. Örneğin kısa bir süre önce Çin'de üç özel yapım lüks Avrupa arabası satıldı. Alıcılar adlarının kamuoyu tarafından bilinmesini istemediklerinden hiç kimse bu arabaları kimin satın aldığını bilmiyor.

Zenginler halk arasında çok yaygın bir düşmanlığın olduğunu biliyor. Son yıllarda Çin'in en zenginlerinden birkaçı suikasta uğradı. Halkın bu insanların ölümlerine verdikleri tepki genel duyguyu yansıtıyordu: öldüler çünkü paraları kirliydi. Hiç kimse bu ölümlerle ilgili olarak üzüntü ifade etmedi. Hükümet "eşitlikçiliğe" karşı bir propaganda kampanyası başlatmak ihtiyacını duydu!

DSWS: Birkaç köyü ziyaret ettin. Durum nasıldı?

JC: Guangdong bölgesindeki köyler, uzak iç bölgelerdeki köylere kıyasla biraz daha iyi durumda. Bu nedenle bu köyler kırsal Çin'in tipik örnekleri olarak görülemez. Bir tanesi yüze yakın haneden oluşan bir köydü. İnsanlar hâlâ pirinç yetiştiriyorlar ve diğer tarımsal faaliyetlerle uğraşıyorlar. Ancak elde ettikleri gelir büyük ölçüde şehirlerde bir iş bulmuş olanlara bağlı. Hiçbir ailenin yetiştirdikleriyle geçinmesi mümkün değil.

Ne var ki insanlar şehre gitme konusunda gittikçe daha fazla gönülsüz davranıyorlar. Bana yaşamın orada çok zor olduğunu söylediler. Gençlerin çoğu hâlâ köyü terk ediyorlar çünkü çiftçilikte kendileri için bir gelecek görmüyorlar.

Buralarda okullar, ulaşım ve diğer hizmetler sınırlı. Bazı köylerde bunlar hiç yok. Evlerin birçoğunun elektriği, televizyonu, bir telefonu ve hatta Çin'de üretilmiş mallar görece ucuz olduğundan bir video oynatıcısı var. Bu tür ürünler artık bir statü sembolü değil. Ancak hem kötü hijyen ve konut koşulları hem de temel hizmetlerin yetersizliği Çin'de bu köylerde yaşayanları ikinci sınıf yurttaşlar haline getiriyor.

Ortaya çıkan bir kırsal iş adamı katmanı ile birlikte belirli bir sınıf farklılaşması var. Etrafta dolaşırken yöresel çiftçiler hangi malikanenin bölgedeki hangi zengin adama ait olduğunu söylediler. Ortaya her türlü şirket çıkmış, ki bunlar sadece tarımsal şirketleri değiller, fakat aynı zamanda küçük sanayi şirketleri de var.

DSWS: Çin'de çok fazla siyasi tartışma oluyor mu?

JC: Özel tartışmalar yapılıyor, esas olarak devletteki kokuşma ve toplumsal konularda. İnsanlar kendi arkadaş çevrelerinde oldukça açık bir biçimde konuşuyorlar.

DSWS: Sosyalist duyarlılık denebilecek bir şeyi hangi ölçüde hissettin?

JC: Eşitlikçiliğin karmakarışık bir şekli mevcut. Pek çok insanın Batıyla ilgili yanılsamaları var. İnsanlar, ABD'deki ve diğer Batılı ülkelerdeki refah sistemlerinin eşitliğe ulaşmakta bir araç olduğunu düşünüyorlar. Onlara bu ülkelerdeki yoksulluğu anlattığımda tek kelimeyle bana inanmadılar. Birçokları bunun Çin'de yaşamaktan daha iyi olduğunu, en azından bu ülkelerde işsizlik yardımının ve ücretsiz sağlık hizmetinin bulunduğunu düşünüyor.

Resmi akademia ve denizaşırı "demokrasi hareketi" uzun zamandır "piyasa reformunun" hedeflerinin toplumsal ödünler ve refah devleti olduğu yanılmasını kullanıyor. Hatta kimileri egemen partinin "siyasi reform" yoluyla Avrupa tarzı bir sosyal demokrat partiye dönüşeceğini iddia ediyor.

DSWS: İnsanlar Komünist Parti hakkında ne düşünüyor?

JC: Komünist Parti hakkında, partiye üye olmuş olanlar arasında bile gerçek bir kinizm var. Bugün birçok insan, özellikle daha genç olan parti görevlileri partiye katılma kararlarının ideolojik inançla ilgisi olmadığını söylüyorlar. Bunlar partiye kamu sektöründe, hükümette ve yönetimde bir işe sahip olmak için katılmışlar. Bazıları bana tiksinti hissettiklerini, çünkü partinin ideolojisine hiçbir inanç duymadıklarını söylediler. Hiç kimse, hatta on yıllardır üyesi olanlar bile Komünist Parti'nin gerçekte komünizmle hiçbir ilişkisinin olduğuna inanmıyor.

Kamuya ait kuruluşlarda çalışan işçiler genel olarak rejime karşı düşmanlık duyuyorlar. 1990'ların yeniden yapılandırılmasından sonra bu işçiler sürekli olarak yarın işten çıkarılacakları korkusuyla yaşamışlar. Bu tür bir iş artık rahat ya da bir zamanlar olduğu gibi güvenli sayılmıyor. Daha önceleri bu işçiler kamu tarafından sağlanan konutlardan, emeklilikten, sağlık hizmetlerinden ve ücretsiz eğitimden faydalanıyorlardı.

Her ikisi devlete ait kuruluşlarda çalışmakta olan bir çiftle konuştum. Bana şanslı olduklarını çünkü kamu tarafından sağlanan konutlardan yararlanan son insanlar olduklarını söylediler. Hatta şimdi onlar da kiranın bir bölümünü ödüyorlarmış. Kocası bana Komünist Parti'ye düşman olduğunu söyledi. Ben neden olduğunu sorunca, partinin halka yalan söylediğini belirtti. Devletin denetimindeki medyada yer alan propaganda onu tiksindirmiş. Çinli yöneticiler herkesin aptal olduğunu düşünüyorlar, ancak aslında kimse aptal değil dedi. İşçiler rejimle bunun gibi bir çok deneyim yaşamışlar.

DSWS: Parti üyesi olan biriyle konuştun mu?

JC: Komünist Parti'de 20 yıldır görevli olan bir kişiyi tanıyorum. Mali bir kuruluşta çalışıyor ve orduda bulunmuş biri. Hükümet ile köylülerin ve işçilerin karşı karşıya oldukları toplumsal sorunlar konusunda oldukça çok şey biliyor. Çin hükümeti tarafından sağlanan sözde geçim parasının ancak bir avuç pirinç almaya yettiğini belirtti. Bu tutar sadece işçinin açlıktan ölmemesini sağlamaya yetiyor. Ancak o da Batı'daki sosyal yardım sistemlerinin daha iyi olduğu yanılsamasına sahip.

Bürokrasinin içinde olup bitenlerle ilgili anlattığı hikayeler çok ilginçti. Bir gün bana çok mutlu olduğunu, çünkü bilançosunu tamamlayabildiğini ve hiç kimseyi gücendirmediğini söyledi. Ondan ne demek istediğini açıklamasını isteyince, ahlaki kokuşmanın her tarafa yayıldığı ortamda bir bankanın bilançosunu hazırlamanın çok hüner isteyen bir iş olduğunu belirtti. Diğer görevlilerin kokuşmuşluklarının ve israflarının üzerini örtebilmek için hesaplarda hile ile değişiklikler yapmak zorundaydı. Bu sadece standart uygulama.

Çok sayıda resmi görevli morali bozuk, asalaksal bir yaşam tarzına sahip. İçki ve ziyafetler her yıl hükümet bütçesinden milyarların kaybolmasına yol açarken, fahişelerle seks yapmak görevliler ve iş adamları için bir olmazsa olmaz haline gelmiş durumda. Ekibini ihtilafa düştüğü resmi görevlilerle ilgilenmek üzere gönderen bir polis komiseri ile ilgili bir hikaye duydum. Bu anormal bir durum değil; mafya gibi iş görüyorlar.

DSWS: Arkadaşın kimi suçladı?

JC: Her tarafa yayılmış olan ahlaki kokuşma ile ilgili olarak Deng Xiaoping'i suçladı. Ona Deng'in 100. yaş günü kutlamaları ile ilgili bir soru sordum. Şimdi Deng'in piyasa reformunun "genel mimarı" olarak övüldüğünü ancak bunun Mao ile başladığını söyledi. Daha sonra Deng'in uygulamaya koyduğu politika için gerekli uluslararası temelleri atan, ABD ve Batıyla uzlaşma sağlayabilmek için büyük bir gayret göstermiş olan Mao'ydu. Mao ile "kapitalist yolcular" arasında köklü bir fark olmadığı, çünkü daha 1970'lerin başlarında Mao'nun iktidarı döneminde kimi kuralsızlaştırma [deregülasyon] biçimlerinin uygulamaya konmuş olduğu konusunda ısrar etti.

DSWS: Bu tartışmayı orta yerde yapmadınız herhalde?

JC: Hayır, bunları onun evinde konuştuk. İnsanlar hâlâ arkalarını kolluyorlar. Hükümetle yakın bağlara sahip olsalar bile, söyledikleri şeyler konusunda dikkatli olmaları gerekiyor. Besbelli ki sorunun köküne inemiyorlar. Daha eleştirel Çinli aydınlar bile işçi sınıfını ve ezilenleri sadece, daha yüksek, muhtemelen demokrasiyi kuracak olacak birkaç aydınlaşmış yönetici tarafından kurtarılacak olan, yoksullaştırılmış kurbanlar olarak görüyorlar.

DSWS: İnternet kafelere uğradın mı?

JC: Evet, pek çok kez. Kendimle ilgili birçok bilgi vermem gerekeceğini düşünüyordum ama durum böyle olmadı. İnternet polisi, kurallar ve düzenlemeler var ve zaman zaman insanları tutukluyorlar. Ancak bu gerçekten de şov amaçlı ve İnternet kullanımını kontrol altında tutmak ve denetlemek konusunda o kadar etkili değiller. Zaten böyle bir şey olanaksız çünkü İnternet'i kullanan çok sayıda insan var. Birçok aile kendi İnternet bağlantısına sahip. Hatırı sayılır miktarda insan hızlı bağlantıya sahip ve kimileri aynı binada bir bağlantıyı paylaşıyorlar.

Pek çok insan İnternet kafeleri kullanıyor ve bunlar oldukça ucuz –saati iki ya da üç yuan. İnternet kafeler hep çok kalabalık. Düzenlemeler İnternet kafeye girmek için 18 yaşından büyük olmanız ve dükkan sahibine kimlik ibraz etmeniz gerektiğini söylüyorlar ancak gerçekte pratikte kimse buna aldırış etmiyor. Size bir numara verilmesine rağmen, eminim ki İnternet'te kimin ne yaptığını bulmak çok zor olacaktır.

DSWS: Varolan televizyon, radyo ve gazete yayınları konusundaki izlenimlerin neler?

JC: Guangzhou ve komşu bölgelerde 50 civarında televizyon kanalı var. Buna Hong Kong'dan yayın yapan televizyon dahil. Ancak, eğer çok farklı türden programlara erişim sağlamak istiyorsanız, hükümet kullanmanız gereken kablo yayın ağını denetliyor. Örneğin, eğer Hong Kong televizyonu Pekin'e olumsuz gelen bir şey konusunda haber yaparsa bu haber bloke ediliyor ve yerine şarkı konuluyor. Bu şekilde insanlar şarkı çıktığında devlet sansürünün iş başında olduğunu biliyorlar.

DSWS: Verilen haberler nasıl?

JC: Eleştirel yorumlar kendisine televizyondan çok gazetelerde yer buluyor. Kimi gazeteler bir ölçüde liberal bir çizgiye sahip; kimi zaman belirli toplumsal koşulları –maden felaketleri ya da hastane koşulları ve diğer trajediler gibi- eleştiriyorlar. Genç kuşak gazeteciler toplumsal bozuklukları teşhir etmek konusunda isteksiz değiller ancak bunlar rejim tarafından yola getiriliyorlar. Bununla birlikte, toplumsal ve ekonomik yaşamın, modern teknoloji ve dünyanın geri kalanıyla bu derece bütünleşmiş olduğu bir sırada, haberlere ve siyasi düşüncelere erişimi sınırlandırmak gittikçe güçleşiyor.

DSWS: Milliyetçilik çok belirgin mi?

JC: Evet çok belirgin. Çin milliyetçiliği her yerde sergileniyor. Caddelerde çok sayıda propagandaya yönelik ilan tahtaları görüyorsunuz. Konutların bulunduğu alanlarda büyük Çin harfleriyle insanları orduyu desteklemeye teşvik eden ilan tahtaları var. Ancak gençler ve işçiler, bürokrasi ile özdeşleştirdikleri bu tür propagandaya tamamen düşmanca duygular besliyorlar.

DSWS: Halk dünyada yaşanan olaylarla ilgili olarak yeterli bir biçimde bilgilendiriliyor mu?

JC: Bu hangi toplumsal katmandan olduğuna bakıyor. Gençler arasında, genel olarak, Batının maddi kültürü ve savaş sonrası dönemdeki sosyal reformlarla ilgili olarak büyük yanılsamalar var. Bununla birlikte ABD'nin Irak'ı işgali ile ilgili fazla yanılsama yok. İnsanların çoğu Irak savaşını eleştiriyorlar ve ABD'nin ne yaptığını biliyorlar. Herkes savaşın petrolle, güçle ve yoksul bir ülkenin işgali ile ilgili olduğunu düşünüyor.

1996'da iki ABD uçak gemisinin Tayvan Boğazı'na konuşlandırılması, 1999'da Yugoslavya'daki Çin elçiliğinin ABD tarafından bombalanması ve 2000 yılında ABD casus uçağı ile Çin uçağının çarpışması; bunların hepsi insanların ABD'ye karşı tavırları üzerinde etkili oldu. Benim kimi eski sınıf arkadaşlarım 1999'da ABD elçiliği dışında yapılan protestolarda yer almıştı.

DSWS: Devlet televizyonunda ABD karşıtlığı teşvik ediliyor mu?

JC: Çin hükümeti milliyetçiliği güçlendirmek için bu tür olaylar karşısında duyulan ani öfkeyi kullanmaya çalıştı. Bununla birlikte hükümetin kamuoyunu denetleme konusunda belirleyici olduğunu düşünmek yanlış olur. Milliyetçi duyarlılıklar sıklıkla rejimin uluslararası sermayeye yönelik açık kapı politikasının yarattığı toplumsal yakınmalarla ilişkili. ABD'nin Çin'in ihracatına karşı uyguladığı korumacı yaptırımların yıkıcı sonuçları da işçilerin ve köylülerin saflarında kızgınlığa yol açmış.

Bush yönetiminin Çin karidesinin ihracını yasaklama kararına öfke duyan bir köylü kadınla çok ilginç bir sohbet yaptım. Yerel şirketler karidesleri işlemek ve ABD'ye ihraç etmek için toplarlarmış. Şimdi bu şirketler karidesin alım fiyatını azaltmışlar ve konuştuğum köylü kadın yoksulluğun içine yuvarlanmış. Ondan sonra Irak'taki savaşla ilgili olarak ABD'ye olan düşmanca duygularını ifade etmeye başladı. Bir Çinli köylü kadının dünya sorunları hakkında konuşuyor olması ilginç bir değişiklik.

DSWS: Tartışma sırasında sosyalizm ya da Troçkizm gündeme geldi mi?

JC: Şurası çok açık ki, insanların çoğu Lev Troçki'nin adını duymamış. Sosyalizm genel olarak Stalinizm ile özdeşleştiriliyor. Rejime duyulan düşmanca duygular nedeniyle çoğu insanla sosyalizm konusunda ciddi bir tartışma yapmak zor.

DSWS: Troçki'nin kitapları satılıyor mu?

JC: Hayır, normal kitapçılarda değil. Ancak bu tür kitapları Xinhua gibi resmi devlete ait kitapçılarda bulabilirsin. Trotskizm hakkında birkaç kitap var ve bunların bazıları son derece önemli. Wan Fanxi ve Zhen Chaoling gibi eski Çinli Troçkistlerin bir dizi yazısını içeren yayınlar var.

Zhen 1950'lerde Mao tarafından hapse atılmıştı ve ancak 1970'lerin sonlarında serbest bırakıldı. Wan Fanxi, 1940'larda Çin Troçkist hareketinin önderi Peng Şuzi'den kopmadan önce hareketin önderliği içinde yer alıyordu. Birkaç yıl önce İngiltere'de öldü. Henüz bu kitapları dikkatli bir biçimde okumadım. Ancak dizinin giriş yazısında, Sovyetler Birliği'nin çöküşünün ardından, bu yazarların yazdıkları Stalinizm'in gerçek bilimsel komünizm ya da sosyalizm olmadığını öne sürenleri anlamaya yardımcı olabilir deniliyor. Wan ölümüne kadar inançları konusunda asla bocalamamış olan bir Troçkist olarak görülüyor.

DSWS: İnsanlar bu kitapları satın alabiliyorlar mı?

JC: Bu pek belli değil. Bu kitapların kapaklarında bunların sadece araştırma yapan kadrolara verilen, iç yayınlar olduğunu belirten bir işaret var. Öyle sanıyorum ki, bunları satın alabilmek için bir akademisyen olduğunuzu kanıtlamanız gerekiyor.

Çin'de insanların çoğu Çinli Troçkistler hakkında hiçbir şey duymamıştır. Ancak bu kitapların basılması, en azından rejimin Troçkizmin etkisiyle ilgili bir endişe taşıdığına işaret ediyor. Yine de, onların siyasi yasallığı hâlâ sosyalizmi ya da komünizmi temsil ettiklerine dair sahte iddiaya dayanıyor.

Gördüğüm bir başka kitap Komünist Parti'nin ve Kuomintang'ın 1920'lerdeki işbirliği ile ilgiliydi. Tarih de bir başka akademik ilgi konusu haline gelmiş. Şimdilerde, Stalin'in Komünist Parti'yi Kuomintang'ın emrine sokması politikasının İkinci Çin Devrimi [1925-27] trajedisine yol açtığı açıkça kabul ediliyor.

Ancak varılan sonucu az çok tahmin edebilirsin: 1927 yenilgisi trajikti ancak bundan gerekli dersleri çıkaran Mao oldu. Kapitalist gelişmenin gecikmiş olması nedeniyle Çin işçi sınıfı demokratik ve ulusal mücadeleyi yürütmek için sayıca çok cılızdı. Bu şekilde köylülüğe ve burjuvazinin kimi kesimlerine yönelmek gerekiyordu –Maocuları 1949'da iktidara getiren strateji. Bu sav Maoculuk için öne sürülen tipik resmi özür. Elbette bu özür Marksizmin ve gerçek sosyalizmin tamamen reddedilmesine dayanıyor.