|
Görüntüleri İçin Tıklayınız!
|
|
|
|
13 Nisan 2007 |
Emekçi ve Yoksulların Yeri |
14 Nisan'da Postal Gölgesinde Değil |
1 Mayıs'ta İşçi Kardeşlerinin Yanıdır! |
Cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerinden toplum laik-antilaik eksenli bir bölünmenin içine çekilmeye çalışılıyor. Bize iki tarafın olduğu, ya Tayyip Erdoğan'ın, dolayısıyla İslamcıların ya da bürokratların, darbeci paşaların yanında tavır almamızın zorunlu olduğu söyleniyor. Hayır, emekçi kardeş! Egemen sınıfın kayıkçı kavgasında darbecilerle AKP arasında sıkışmak zorunda değiliz. Bizim inşa etmemiz gereken üçüncü bir hat var, ki o da devrimci hattımız.
Hepimiz biliyoruz ki cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinden alevlenen bu çatışmanın kaynağı egemen sınıfın rant paylaşımında düştükleri kayıkçı kavgasından başka birşey değildir. Ölesiye bir çatışma içinde görünen iki taraf da, emekçilerin ve yoksulların haklarının gaspı konusunda büyük bir ortaklık içindedirler. AKP'nin hız verdiği neo-liberal politikaların, yani sendikaların önünün kesilmesinin, emeklilik yaşının yükseltilmesinin, yoksul köylülüğün tasfiyesinin ve daha nicelerinin startını veren 12 Eylül darbesi değil midir?
12 Eylül'le üzerimizden tanklarla geçen darbecilerle kol kola girmeyi reddet! Senin yerin 1 Mayıs'ta senin gibi yoksulluğa, sigortasızlığa, sendikasızlığa, mezarda emekliliğe, sözleşmeli çalışmaya mahkum edilmiş işçi kardeşindir! |
9 Nisan 2007 |
LENİN VE EMPERYALİST SAVAŞ (Lev Troçki) |
1914 yılının Ağustosunda savaşın patlak vermesiyle birlikte ortaya çıkan ilk soru şuydu: Emperyalist ülkelerin sosyalistleri "anavatanın savunulmasını" üstlenmeli miydiler? Konu birey olarak sosyalistlerin askerlik yükümlülüklerini yerine getirip getirmeyecekleriyle ilgili değildi -bu konuda başka seçenek yoktu; firar devrimci bir politika değildir. Sorun şuydu: Sosyalist partiler savaşı siyasi olarak desteklemeli miydiler? Savaş bütçesine oy vermeli miydiler? Hükümete karşı mücadeleyi bırakmalı ve "anavatanı savunmak" için ajitasyon yürütmeli miydiler? Lenin bu sorulara cevabı şu oldu: Hayır! Parti böyle yapmamalıydı, bunu yapmaya hakkı yoktu. Bir savaş söz konusu olduğu için değil, fakat bu gerici bir savaş olduğu için, köle sahipleri arasında, dünyanın yeniden paylaşılması için yapılan bir it dalaşı olduğu için.. Devamı... |
26 Mart 2007 |
NEPAL ÜZERİNE BİR MEKTUP, BİR CEVAP |
Merhaba,
Aynur Akman'ın Nepal değerlendirmesini okudum. Ben Türkiye/Kuzey Kürdistan'dan bir Maoist parti taraftarıyım. Eleştirileri olumlu buluyorum, fakat haklı olmayan yanlar var...
|
Merhaba Yoldaş.
Aynur Akman'ın yazısına getirdiğin eleştirilere cevap vermemiz gerekiyor. İlk olarak Nepal'de hakim üretim ilişkisinin feodalizm olduğunu belirtmişsin. Marksistler şu tespiti yapmak durumundadırlar... Devamı... |
21 Mart 2007 |
Üniversiteler Saldırı Altında! Çıkış Yolu Nerede? |
Geçtiğimiz aylarda Ankara'da Sakarya Meydanı'ndan başlayıp Yüksel Caddesi'nde noktalanacak bir yürüyüş kolu ve okunacak bir basın açıklaması için yaklaşık 80 kişi biraraya gelmişti. Grup polis tarafından derhal çembere alındı. Hepsi hepsi 80 kişi için yüzlerce robokop polis basın açıklaması için toplananların etrafında 3-4 kat çember oluşturdular. Göstericiler polis barikatlarının içinde görünmez hale gelmişti. Sloganların bastırılması için ses aracından sürekli anonslar yapılıyordu. Kimilerine polisin tutumu çok anlamsız ya da gereksiz gelebilir.Devamı... |
21 Mart 2007 |
Newroz Piroz Be! |
KÜRT, TÜRK, ERMENİ
YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ!
YAŞASIN NEWROZ!
NEWROZ PİROZ BE! |
10 Mart 2007 |
Kadının Kurtuluşu ve Sosyalizm |
Devrimci Marksistler, kadınların özgürlüğünü savunan birçoklarından çok önemli bir noktada ayrılır. Bizler kadının ezilmesinin cinsler arasındaki biyolojik farklılıklardan veya erkek ruhunun doğasına özgü herhangi bir nedenden ötürü her zaman varolan bir olgu olduğuna inanmıyoruz. Kadının ezilmesinin tarihin belli bir anında, toplumun sınıflara bölünmeye başlamasıyla ortaya çıktığını savunuyoruz. Sınıflı toplumların hepsinde kadınlar ezildiler. Ancak, sınıflı toplum öncesi en azından bazı toplumlarda böyle bir baskının olmadığına ilişkin kanıtlar var. Neden kadınlar toplum sınıflara bölünürken ezilmeye başladı? Bu sorunun yanıtı oldukça basit. Devamı... |
4 Mart 2007 |
Dönekliğin Anatomisi ve Hadi Uluengin'in Efsanelerine Cevap |
Sınıf mücadelesinin tarihinde döneklere sıkça rastlarız. Sınıf düşmanlarımızın makam, mevki, şöhret, para ya da en azından “huzur ve güvenlik” vadettiği birçok kişi, mücadeleci geçmişlerine küfrederek düşman saflara katılmıştır. Bu uzun ve meşakatli yolun gerektirdiği kararlılığı ve fedakarlığı gösteremeyerek mücadele saflarından ayrılan daha çoklarıysa samimiyetleri bakımından “döneklerden” ayrılırlar. Dönekler, herşeyden önce satın alınmışlardır, art niyetli olarak, gerekirse her türlü yalan ve düzenbazlıkla devrimcilere ve ideallerimize saldırırlar. Bu iğrenç hizmetin karşılığı olarak, mükafatlarını, çanak yalayıcılıklarını yaptıkları kapitalistlerden her daim beklerler. Döneklerin en meşhurları, egemen sınıfa en büyük hizmeti dokunanları orta sınıftan gelme aydın ve entelektüel geçinenler içinden çıkar. Bunun neden böyle olduğunu anlamak için devrim- döneklik ilişkisinin açıklanması gerekir. Devamı... |
27 Şubat 2007 |
Konut Sorunu ve Mortgage Sistemi |
Türkiye'de kent nüfusunun yarısından fazlası hala gecekondularda yaşamını sürdürüyor. Yoksul halk buralarda en temel alt yapı olanaklarından, çağdaş kent çehresinden, sosyal ve kültürel imkanlardan uzak şekilde yaşıyor. Burjuvazi insanların sağlıklı ve yaşanabilir konutlarda yaşaması sorunu düşük bir bedelle çözebileceği iddiasında. Mortgage sistemi bu iddiaya gerçekleştirmek için ortaya atılan ciddi bir proje. Bu projenin arkasındaki sınıfsal gerçeklikleri incelemek gerekiyor.Devamı... |
17 Şubat 2007 |
Oğlunu Andığı İçin Yargılanacak |
30 yıl önce okuduğu okula girmek isterken jandarma tarafından arkasından vurularak hunharca katledilen ODTÜ-Öğrenci Temsilcileri Kurulu sözcüsü Ertuğrul Karakaya'nın geçtiğimiz günlerde yapılan anma törenine katılan 18 kişiyle birlikte görme engelli annesi Ayşe Karakaya da “suçu ve suçluyu övmek” iddaasıyla yargılanacak.
1977'de faşist Hasan Tan yönetiminin ODTÜ'de rektörlüğe getirilmesinin ardından başlayan boykotta aktif rol oynayan Ertuğrul, ÖTK sözcüsü olduğundan sürekli göz önünde bulunuyordu ve bu da onu açık hedef haline getiriyordu. 9 ay boyunca sürecek ve sonunda başarıya ulaşacak olan bu boykotun ortalarında 8 Haziran 1977 günü bir grup komandonun silah araması yapılmadan ve kimlik sorulmadan okula sokulması üzerine, aralarında Ertuğrul Karakaya'nın da bulunduğu öğrenci temsilcileri giriş kapısına geliyordu. Devamı... |
13 Şubat 2007 |
Macaristan Devrimi |
2006 yılı, aynı zamanda Macar Devrimi'nin 50. yılına denk geliyor. Macaristan kapitalizmi, 1956'daki şanlı devrimi, milliyetçi ve burjuva bir kalkışma olarak kendine mal etmeye çalışıyor. Geçit törenleri, saygı duruşları ve bin bir türlü safsatayla Macar Devrimi'ni resmi tarihin şoven bir parçası yapmaya çalışıyorlar. Oysa, ayaklanma boyunca katledilen 25 bin genç işçi, köylü ve öğrenci, burjuvalar için değil, kendileri için, gerçek sosyalizm için dövüşmüşlerdi. Macar proletaryasının kahramanlık dolu anılarını 34 yıl boyunca ülkeyi demir yumrukla yöneten Stalinist iftiralar kirletemedi, burjuvalar da kirletemeyecek; gerçekler direngendir ve devrimci Marksistler, egemenlerin uydurduğu "resmi tarihe" karşı proletaryanın deneyimlerini geçmişten geleceğe taşıyacaktır. Devamı... |
11 Şubat 2007 |
Göçmen İşçilik Sorunu Türkiye’ye Sıçrarken |
Fransa Ulusal Meclisi'nin Ermeni soykırımı yasa tasarısını kabul etmesinden sonra milliyetçi hezeyana kapılan bir kısım şovenistin "biz de Türkiye'de kaçak çalışan 40 ile 70 bin arasndaki Ermeniyi sınırdışı edelim" talebiyle ortaya çıkması, birçoklarını şaşırttı. Sahiden Türkiye'de bu kadar çok Ermenistanlı var mıydı? Gerçekte, "göçmenlik" olgusu birçok açıdan Türkiye'de toplumsal yaşama etki edebilecek noktaya gelmiş bulunuyor. Ermenilerin dışında Türkiye'de kaçak olarak yaşayan ve çalışan daha nice milletten yüz binlerce göçmen var.
Bir ülkede, göçmen çalışan sayısı belirli bir limiti aştıktan sonra, göçmenlik olgusu hızla ciddi ekonomik, sosyal ve politik yansımaları olan bir konuya dönüşüyor. Dünyanın daha önce sanayileşen ülkeleri bu mevzuu yakından tanıyorlar. Kapitalistler açısından göçmenlik olgusu ikili bir karakter gösteriyor: "karlı bir sorun". Proletarya açısındansa aşılması gereken politik bir mesele. Herhalde durumun gelebileceği en uç halin örneklerinden birisine geçtiğimiz Kasım ayında Paris varoşları alev alev yanarken şahit olduk. Türkiye'yi de kapsamaya başlayan göçmenlik olgusuna, AB ve ABD'deki durumu da ele alarak, proletarya cephesinden bir yanıt vermek istiyoruz.Devamı... |
19 Ocak 2007 |
Katiller Sevgili Kardeşimizi Katlettiler |
Agos Gazetesinin sahibi ve genel yayın yönetmeni Hrant Dink, kahpece, bir pusuda katledildi. Faili, burjuva devlettir. Katliamcı soykırımcı, şovenist bir geleneği olan burjuva devlet, Kürt sorununda inkar ve imha politikasından vazgeçmeyip sıkıştıkça çareyi şovenizmi körüklemekte buluyor. Ermeni soykırımına imza atanların geleneğini sürdürenler, Ermeni düşmanlığını, şovenizmi azdırmakta ısrarla kullandılar. İşte bu nedenle Hrant Dink düzenli olarak hedef gösterildi. Defalarca yargılandı, linç girişimlerine maruz kaldı. Ama Hrant Dink cesurdu, solcuydu, sözünü sakınmadı. Tehditler alıyordu, ama susmadı. Ona sıkılan kurşunlar özgürlüğümüze, alınterimize, halkların kardeşliğine sıkılmıştır. Katilini tanıyoruz. Burjuva düzeni yıkınca, işte o zaman, hesabını sormuş olacağız. Devamı... |
17 Ocak 2007 |
MÜCADELEMİZDE YAŞIYORLAR! |
Sınıfsız, savaşsız, sömürüsüz bir dünya için verdiğimiz kavgada Ocak ayı en önemli kayıpları verdiğimiz ayların başında geliyor. 15 Ocak 1919'da Rosa Lüksemburg ve Karl Liebknecht Alman Devrimi'nin başında katledildiler, 21 Ocak 1924'te dünya devriminin başını, Lenin'i kaybettik, 28 Ocak 1921'de de sürekli devrim dalgasını Türkiye'ye taşımak için savaşan Mustafa Suphi ve yoldaşları Kemalist rejim tarafından haince katledildiler.
YAŞASIN DÜNYA DEVRİMİ!
YA BARBARLIK YA SOSYALİZM! |
11 Ocak 2007 |
Bush'un Yeni Irak Planı |
Bush'un stratejisi netleşti. Washington'dan gelen haberlere göre, ABD halen mevcut durumdaki 132 bin askerine ilave olarak Irak'a yaklaşık 21 bin 500 takviye asker gönderecek. Bu askerlerin yaklaşık 17 bin 500'ü Bağdat'ta, geriye kalanı da Anbar eyaletinde görev yapacak. Yine gelen haberlere göre ayrıca İran ve Suriye'nin Irak'ta koalisyon güçlerine karşı 'düşmanca' olarak nitelendirilen eylemleri karşısında da, askeri önlemler alınacak. Devamı... |
2 Ocak 2007 |
Saddam'ın Asılması: Emperyalist İkiyüzlülüğün İbret Vesikası |
Saddam idam edildi, böylelikle emperyalizmin yakın dönemdeki en büyük suç ortağı ve emperyalizmin Ortadoğu'da işlediği suçların bir numaralı tanığı, ortadan kaldırılarak sonsuza dek susturulmuş oldu. ABD ve Avrupalı emperyalist güçlerin bir milyon kişinin öldüğü İran-Irak Savaşındaki rolü, bu savaşta ve daha sonra Kürt halkına yönelik katliamlarda (Halepçe ve Enfal) kullanılan kimyasal silahları Saddam'ın kimden temin ettiği, Irak ile ABD arasında yapılan pazarlıkların ve CIA operasyonlarının mahiyetinin ne olduğu, Saddam'ı Kuveyt'in işgali konusunda kimin heveslendirdiği, bütün bu süreçlerde Saddam'a gelen para, lojistik, istihbarat ve silah desteğinin hangi ülkelerden aktığı gibi sorular, Saddam konuşsaydı tüm çıplaklığıyla ortaya çıkabilirdi. Devamı... |
27 Aralık 2006 |
Maraş'ı Unutmadık! Unutturmayacağız! |
24-25 Aralık 1978'de ülkü ocaklarının örgütlediği faşist çeteler resmi rakamlara göre 120 insanı vahşice katlettiler.
Maraş'ı Unutmadık!
Unutturmayacağız!
Faşizmi Döktüğü Kanda Boğacağız! |
19 Aralık 2006 |
F Tipi Zulmü Bitsin! Behiç Aşçı Ölmesin! |
6 yıl önce 19 Aralık'ta 20 hapishanede eş zamanlı olarak başlayan ve 22 Aralık tarihine kadar süren, 31 devrimcinin ölümüne, onlarcasının yaralanmasına yol açan “Hayata Dönüş!” operasyonu gerçekleşmişti. Operasyonlarla beraber cezaevlerindeki devrimciler tecrit uygulamasının hayata geçtiği F Tipi hapishanelere sevk edilmişti. Devamı...
|
16 Aralık 2006 |
Milton Friedman (1912-2006): Sosyal Gericiliğin “Serbest Piyasacı” Mimarı |
Kapital'in ikinci basımına yazdığı sonsözde, Karl Marks, burjuva iktisadın bilimsel karakterinin 1830'da sona erdiğini belirtiyordu. Bu noktada kapitalist üretim modelinin kendisinin oluşturduğu sınıfsal gerilimler, daha fazla gelişmeyi imkansız kıldı. “Tarafsız araştırmacıların yerini kiralık ödül-avcıları; gerçek bilimsel araştırmanın yerini, sahte vicdan ve art niyetli mazeretler aldı.” Geçtiğimiz Perşembe 94 yaşında ölen ekonomist Milton Friedman, gelecek yıllarda bu eğilimin klasik bir temsilcisi olarak anılacak. Gerçekten de onun, 40 yıllık meslek hayatının son noktasında “serbest piyasa”nın entelektüel babası olmasına varan, kariyer yaşantısı Marks'ın işaret ettiği sürecin canlı bir örneğidir. Devamı... |
13 Aralık 2006 |
Ortadoğu'da Sol Nerede? |
Kaç kuşaktır gün yüzü görmeyen Ortadoğu halklarının öfkesi, son yıllarda Afganistan, Irak, Lübnan ve tabii ki kanayan yara Filistin'le had safhaya ulaştı. Bu öfke, örgütlü direnişi kaçınılmaz olarak beraberinde getiriyor. Filistin'de Hamas, Lübnan'da Hizbullah, Afganistan' da Taliban, Irak'ta yine İslamcılar ve şaibeli örgüt El-Kaide... Peki neden Ortadoğu'da, Latin Amerika'da olduğu gibi,
emperyalizme karşı direniş, sol cenahtan yürümüyor. Neden Ortadoğu'da sol ve devrimci hareketler
etkisizler? Neden Ortadoğu'da
emperyalizme karşı direnişin önderliği İslamcılara kalıyor? Devamı... |
6 Aralık 2006 |
Nikaragua Seçimleri: Sandinizmin Sonu |
Sandinist Ulusal Kurtuluş Cephesi (FSLN)'nin uzun süredir liderliğini yapan Daniel Ortega, 5 Kasım'da yapılan genel seçimlerde Nikaragua devlet başkanlığını kazandı. Ortega toplam oyların %38'ini alırken, en yakın rakibi ABD destekli sağcı Eduardo Montealegre %29'da kaldı. Diğer bir sağcı aday Jose Rizo %26, FSLN'den kopan Sandinist Yeniden Kuruluş Hareketi'nin adayı Edmundo Arquin %6 oy alabildi. Burjuva medya ve bazı düzen içi sol gruplar, bu haberi, FSLN ve Ortega'nın Nikaragua için ne anlama geldiğini sorgulamadan “Sandinistlerin dönüşü” ya da “Latin Amerika'da sol dalga şimdi de Nikaragua'da” başlıklarıyla verdiler. Nikaragua'ya yakından bir bakış dünya solunun en önemli hareketlerinden birisi olan Sandinizmin de bir bilançosunu çıkarmak anlamına gelecektir. Ortega ve kliğinin gerçekte izlediği siyasal çizgiyi açıklamak ve Sandinizmin bir bilançosunu ortaya koymak, sığlıktan kurtulmak ve ideolojik dersler çıkarmak için olmazsa olmaz. Devamı... |
2 Aralık 2006 |
Çin’in “Kızıl Kapitalisti”nin Ölümü ve 1949 Devrimi |
1949 öncesinde Mao Zedung tarafından kurulan Komünist Partisi hükümetini desteklemiş olan Çin kapitalist seçkinlerinin önde gelen tanınmış üyelerinden Rong Yiren, 26 Ekim'de, Pekin'de 89 yaşında öldü.
Xinhua haber ajansı tarafından yayınlanan resmi ölüm haberi Rong'u "modern Çin ulusal sanayicilerinin önde gelen temsilcisi, seçkin bir lider, büyük bir yurtsever ve komünist müdafi," olarak selamladı. Rong'un cenaze töreni önde gelen Çinli liderlerin gömüldüğü, Pekin'deki Babao Hill'de gerçekleştirildi. Törene başbakan Wen Jiaobao'nun başında yer aldığı, Çin'in çok sayıda tanınmış şahsiyeti katıldı. Devamı... |
20 Kasım 2006 |
Bir Dönem Analizi, Kritik Bir Döneme Girerken |
AKP'nin önümüzdeki süreçteki akıbeti, aynı zamanda Türkiye'nin kızışmakta olan ülke içi ve uluslararası duruma nasıl gireceği ile yakından ilişkilidir. Bunun muhasebesini yapmak için önce burjuvazi ile hükümetler arasındaki ilişkiye daha sonra da son gelişmelere odaklanmamız gerekir. Devamı... |
Nepal'de Tarih Yazılırken Devrimci Durum Analizi |
Geçtiğimiz günlerde haber ajanslarına şu haber düştü: "Nepal'de Maoist gerillalarla geçici hükümet arasında süren barış görüşmelerinde nihai anlaşmaya varıldığı bildirildi. Görüşmelerin ardından silahlarını BM nezdinde bırakmayı kabul eden Nepal Komünist Partisi (Maoist) gerillaları, geçici hükümete katılmaya da karar verdi. Bu arada Nepal'de onbinlerce Maoist, hükümetle varılan anlaşmayı “zafer” yürüyüşüyle kutladı." Evrensel'in "Nepal'de Barış Rüzgarları" başlığıyla verdiği bu haber aslında NKP-M'nin iflası ve ödenen onca bedel sayesinde kazanılan Nepal Devrimi'nin büyük bir geri çekilişinin ifadesiydi. Marksist Bakış'ın 8. sayısında tespit ettiği hususlar gerek Nepal Devrimi'nin gelişimini gerek Maoistlerin uzlaşmacılığını sergiliyor. Aynı zamanda eleştirel süreçleri derinleştirerek gerekli ideolojik sonuçları çıkarıyor. Devamı...
|
Ekim Devrimi'nin 89. Yıl Dönümü |
|
Sınıf ve sınıf savaşımı teorileri, Marks'ın tarihin gelişimini, onun devindirici güçlerini açıklarken kullandığı en temel unsurlardan biridir. Buna göre sınıflar durağan, sabit yapılar değil, tarihsel süreçler içinde belli olgunluk ve gelişmişlik evrelerinden geçen canlı organizmalardır. Ayrıca, sınıflar çatışma halinde bulunurlar. 'Bireyler ancak, bir başka sınıfa karşı ortak bir mücadele içinde yer aldıkları ölçüde bir sınıf oluştururlar.' Mücadele içinde sınıflar bağlılık, örgütlenme, güven ve bilinç kazanırlar (veya kaybederler). Siyasal partiler de sınıflar arası mücadelede kullanılan silahlardır.
Parti neden gereklidir, partinin yapısı nasıl olmalıdır, işçi sınıfı ile ilişkisi ve devrimci süreçlerdeki rolü nedir soruları Marksist teorisyenlerin cevaplandırmaya çalıştıkları belirleyici konulardır. Devamı... |
Ekim Devrimi'nin 89. Yıl Dönümü |
|
Hegel, Lenin ve Dünya Devrimi (Michael Löwy) |
"Bu kadar aptalca şeyler söyleyen biri tehlikeli olamaz" (Stankeviç, sosyalist, Nisan 1917).
"Bunlar saçmalıklar, bir delinin saçmalamaları!" (Bogdanov, Menşevik, Nisan 1917).
"Bunlar saçma sapan düşler..." (Plehanov, Menşevik, Nisan 1917).
"Bakunin'in Rus Devrimi'ndeki uzun yıllar boyunca boş kalan yerini şimdi Lenin dolduruyor" (Goldenberg, eski Bolşevik, Nisan 1917).
"O gün (4 Nisan) Lenin yoldaş kendisine bizim saflarııızda bile açık taraftar bulamamıştı" (Zaleski, Bolşevik, Nisan 1917). Devamı... |
2 Kasım 2006 |
YÖK'e, TMY'e, Eğitimin Piyasalaştırılmasına Karşı Alanlara! |
İstanbul:
- 4 Kasım saat 13.00'da Kadıköy İskele Meydanı
- 6 Kasım saat 13.30'da Beyazıt Meydanı
Ankara:
- 7 Kasım saat 14.00 Kurtuluş Parkı, 15.00 Sakarya Cad.
Adana:
- 5 Kasım saat 12.30'da Eğitim Sen Önünden Uğur Mumcu Meydanı'na Yürüyüş
|
30 Ekim 2006 |
Kürt Sorununun Geldiği Son Durum, Kürt Hareketinden Dostlarımıza Eleştiriler ve Komünistlerin Görevleri |
PKK, 1 Ekim 2006 tarihinden başlayarak ateşkes ilan ettiğini dünyaya duyurdu. Bu kararın uluslararası bir antlaşmanın ürünü olarak alındığı görünüyor. Tayyip Erdoğan'ın ABD'de yaptığı “PKK sözünde sadık olursa, bizim askerimiz de durup dururken operasyon yapmayacaktır” sözü, ateşkes çağrısının Türkiye egemen sınıfı nezdinde de karşılığı olduğunu göstermiştir. Devamı... |
28 Ekim 2006 |
Karanlığı Yırtmak İçin Örgütlen! |
Kapitalist toplumların doğasının temel belirleyicisi olan ücretli emekle sermaye arasındaki çelişki ve aslında bunun sonuçlarından başka bir şey olmayan diğerleri, kendilerini iktisadi ve toplumsal altüst oluşlarla belli ederler. Bu çelişkilerin varlığı, kapitalist toplumun varlığından, yani kapitalist üretim ilişkilerinden ve kapitalizmin ve de tüm sınıflı toplumların tarihsel gelişiminden bellidir. Bu çelişkilerin toplumsal hayata damgasını vurmaması mümkün değil, çünkü kapitalistler ve onların devletleri bu çelişkileri bir yandan baskılarken, diğer yandan kar ve güç uğruna neden oldukları iktisadi ve politik krizlerle bu çelişkilerin açığa çıkmasını sağlarlar. Buradan hareketle sınıf mücadelesinde yeni yükseliş ve alçalışların bizi beklediğini söyleyebiliriz. Türkiye'deki toplumsal mücadelelerin tarihine baktığımızda inişli çıkışlı bir seyir izlediğini görürüz. Devamı... |
22 Ekim 2006 |
Orhan Pamuk ve Nobel Ödülü |
Orhan Pamuk'un Nobel edebiyat ödülünü kazanması bir kez daha büyük tartışmaları beraberinde getirdi. “Nobel ödülü Orhan Pamuk'un sanatına mi verildi, yoksa Pamuk'un Ermeni ve Kürtlerin kırımına yönelik açıklamaları mı gerçek neden ya da Orhan Pamuk'un Nobel'i alması Türkiye'yi ileri götürdü mü” gibi tartışmalar hemen hemen herkes tarafından yoğun biçimde yapılıyor. Bu tartışmalar son yıllarda çok sık karşılaştığımız bir ikilem çerçevesinde şekillenmekte: Bir tarafta liberaller, diğer tarafta her türden milliyetçiler-şovenistler. Devamı... |
15 Ekim 2006 |
Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısı ve Gerçekler |
Fransız Ulusal Meclisi'nin “Ermeni soykırımı”nın reddini cezalandıran bir yasa tasarısını onaylaması, Türkiye'de şovenist rüzgarların kuvvetlenmesine sebep oldu. Ermeniler üzerine küfür edebiyatı düzülüyor, Fransa'ya haddinin bildirilmesinin gerekliliği vurgulanıyor, Fransa büyükelçilikleri-konsoloslukları önünde protestolar yapılıyor, Fransız mallarına boykot çağrıları yapılıyor...
Belki de en komiği her türden garabetin (faşist, İslamcı, muhafazakar-liberal, Kemalist, ulusal solcu, sosyal şoven vs.) Fransa Ulusal Meclisi'nin söz konusu yasa tasarısını onaylayarak düşünce özgürlüğünü ayaklar altına aldığı konusunda veryansın etmesi. 12 Eylül yasalarına, 301. maddelere, Diyarbakır'da çocukların katledilmesine ve daha nice zorbalığın karşısında kimi zaman kuyruğu kıstıran kimi zaman alkış tutanlar bunlar. Gözlerimiz yaşardı gerçekten! İki yüzlülüğün bu kadarı, pes doğrusu! Her türden burjuva ideolojisinin şakşakçılarına da bu yakışırdı zaten. Devamı... |
10 Ekim 2006 |
Brezilya'daki Başkanlık Seçimlerinin Anlamı |
1 Ekim'de yapılan devlet başkanlığı seçimlerinin ilk turunda halen iktidarda bulunan İsçi Partisi (PT) adayı Lula %48.6'lık oy oranıyla birinci geldi, ama ilk turda seçilmek için gerekli %50 oy oranına ulaşamadı. İkinciliği %42.4 oy oranıyla sağcı Brezilya Sosyal Demokrat Partisi (PSBD) adayı Geraldo Alckmin aldı. Üçüncü ise oyların %6,85 alan aşırı solda yer alan Sol Cephe'nin adayı Heloisa Helena oldu. Bu seçim sonuçları, Latin Amerika'nin en önemli ülkesi olan Brezilya'da sınıf savaşımının içinde bulunduğu kritik durumu ortaya koyuyor. Devamı... |
7 Ekim 2006 |
Marks’ın Kapital’i (F.Engels) |
"Hepimizin bildiği gibi, işler gerçekte şöyle gelişir: biriktirilmiş ölü emeğin kârları durmadan irileşir, kapitalistlerin sermayeleri durmadan büyürken, canlı emeğin ücreti durmadan azalır ve yalnızca ücretle yaşayan işçiler yığını durmadan kalabalıklaşır ve yoksullaşır. Bu çelişkiyi nasıl çözmeli? Eğer işçi, ürününe kattığı emeğin tam değerini alıyorsa, geriye kapitalist için kâr nasıl kalabilir? Ama yalnızca eşit değerler değişildiklerine göre, durum budur. Öte yandan, birçok iktisatçının kabul ettiği gibi, eğer bu ürün işçi ile kapitalist arasında paylaşılıyorsa, nasıl olur da eşit değerler değişilebilir, nasıl olur da işçi ürününün tam değerini alabilir? İktisat, bugüne kadar, bu çelişki karşısında çaresiz kalmış ve bu konuda hiç bir şey söylemeyen utangaç sözler yazmış ya da gevelemiştir. Bundan önceki sosyalist iktisat eleştirmenleri bile, bu çelişkiyi vurgulamaktan başka bir şey yapamamışlardır; sonunda Marks, bu kârın asıl kaynağında ortaya çıkış sürecini belirleyip, ve böylece her şeyi açıklığa kavuşturana dek kimse bu çelişkiyi çözemedi." Devamı... |
1 Ekim 2006 |
Terörle Mücadele Yasasının Anlamı |
İşine gelince demokrasi havarisi kesilen AB'nin Türkiye'de yasalaşan TMY'ye ses çıkarmasının nedeni AB üyesi birçok ülkenin de bu yasayı uygulamaya sokmuş olmasıdır. Türkiye'deki TMY sürecinin uluslararası dayanakları ve koşulları mevcuttur. Uluslararası koşulların yanısıra TMY'yi Türkiye egemen sınıfları açısından önemli ve acil kılan diğer gerekçeler de vardır. Hala dipdiri bir Kürt dinamiğiyle boğuşan Türk devleti halihazırda uluslararası boyutu olan sorunun daha da boyutlanması ve derinleşmesi ihtimali karşısında geleceği düşünürek önlem almaktadır. Ayrıca dünya ekonomisindeki kırılmaların Türkiye'yi de çok etkili bir şekilde içine alacağını gözden çıkarmamak gerekir. Halihazırda milyonlarca kişinin yoksulluk sınırının altında yaşadığı, milyonlarca gencin işsiz olduğu bir ülkede kriz koşullarında her zaman için sosyal patlama olasılığının olduğu egemenlerce gayet net bir şekilde bilinmektedir. Devamı... |
24 Eylül 2006 |
ESP'ye Yönelik Devlet Terörü: Baskılar, Gözaltılar Devam Ediyor! |
Geçtiğimiz günlerde yapılan baskınlarla Atılım Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Çiçek ve Özgür Radyo Genel Yayın Koordinatörü Füsun Erdoğan'ın içinde olduğu 23 kişinin tutuklanmasından sonra bu sefer de ESP ve ona yakınlığı bilinen kuruluşların farklı illerdeki bürolarına ve evlere baskınlar yapıldı. 86 kişi hala gözaltında. Yeni Terörle Mücadele Yasası devlet terörünü yasallaştırmış, baskı ve gözaltıların hukuksal zeminini yaratmıştı. ESP'ye yönelik baskılar da TMY terörünün bir parçasıdır. Devlet terörüne karşı devrimci dayanışmayı birlikte yükseltelim! Gözaltılar Serbest Bırakılsın!
|
20 Eylül 2006 |
Medeniyetler Çatışmasının Anlamı ve Papa |
'Muhammed'in getirdiği yenilikleri bana göster. Orada yalnızca şer dolu ve insanlık dışı seyler bulacaksın, tıpkı peygamberliğini yaptığı dini kılıç gücüyle yayma emrini vermesi gibi.' Bizans imparatorunun bu sözlerini aktaran Papa'nın medeniyetler çatışması konseptine uygun hareket ederek, ABD egemen sınıflarına hizmet ettiğini açıkça söyleyebiliriz. Öyle ki Papa'nın bu sözlerin Müslüman coğrafyada yeni bir infaale yol açacağını bilmeyecek kadar salak olduğunu ya da Papa'nın pot kırdığını düşünmek safdillik olur. Gerek içerik açısından, gerek zamanlama açısından ve doğuracağı sonuçların netliği bakımından Papa'nın sözlerinin Bush ve avanesini çok memnun ettiğine şüphe yok. Bir bakıma bir Evanjelik- Katolik ittifakından söz edilebilir. Bu noktada kritik mevkilere dönemin karakteristik özelliklerine uygun kişilerin getirildiğini gözden kaçırmamak gerekiyor. Devamı... |
18 Eylül 2006 |
KİRLİ SAVAŞA 10 KURBAN DAHA! |
Diyarbakır halkının acısını paylaşıyor, kurbanların yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
KİRLİ SAVAŞIN VE KATLİAMLARIN SORUMLUSU DÜZENDİR!
ŞOVENİZME KARŞI MÜCADELEYE! |
11 Eylül 2006 |
Uluslararası Dayanışma |
Sri Lanka'da devrimci Marksist Sosyalist Eşitlik Partisi (SEP)'nin taraftarı olan Sivapragasam Mariyadas, 7 Ağustos'ta Sri Lanka devletine bağlı paramiliter güçler tarafından katledildi. 7 Ağustos akşamı saat 9:30 gibi Mariyadas yemekten sonra “kardeş Mariyadas” diyerek birinin kendisini çağırdığını duyunca kapıya gitti. Kapıda silahlı bir adam onu alnı ve boynundan vurarak öldürdü ve katil kendisini bekleyen motosiklete binerek uzaklaştı. Mariyanas'in yaşadığı Mullipothana bölgesi, ülkede devam eden iç savaşın tam ortasında ve ordu birlikleri, polis tarafindan sürekli devriye gezilen bir bölge. Cinayetin işlendiği noktadan 500 metre mesafede büyük bir ordu kampı var. Devamı... |
8 Eylül 2006 |
Seçim Yolsuzluklarına Karşı Direniş: Meksika Proletaryasının Geleceği
|
Latin Amerika'da yükselen direniş dalgası Meksika'yı da içine almış durumda. Bunun en önemli örneklerinden biri seçimlerden sonra yükselen direniş. 2 Temmuz seçimlerinde yapılan yolsuzluğa karşı yüzbinlerce insan sokağa döküldü, birçok şehirde ve üretimin kalbi Oaxaca'da yaşamı durdurdu. Meksika'da yoksulluğa, sosyal eşitsizliğe, yolsuzluklara karşı öfke kendini seçim gündemiyle sokağa taşıdı. Seçimler öncesinde gerek madencilerin gerek öğretmenlerin ve işçi sınıfının diğer kesimlerinin mücadeleleri seçimlerde yaşanan yolsuzlukların ardından birleşik ve daha büyük bir tepkiye ve daha güçlü bir direnişe dönüştü. Bu yükselen direnişi incelemeden önce Latin Amerika'da esen direniş rüzgarlarına eklenen Meksika'nın sosyal ve ekonomik durumunu ve bu sürece kadar gelişerek ilerleyen mücadele dalgasına bir göz atalım. Devamı... |
2 Eylül 2006 |
Kahrolsun Ezilen Ulus Üzerindeki Baskılar! |
Kahrolsun Emperyalizm! 3 Eylül'de Eyleme |
1 Eylül Dünya Barış Günü etkinlikleri kapsamında İstanbul'da "Türkiye'de ve Ortadoğu'da Barış Halklara Özgürlük" mitingi düzenlenecek. Miting, 3 Eylül Pazar günü Çağlayan Meydanı'nda saat 14:00'da gerçekleştirilecek. Mitingin talepleri şunlar:
*İsrail'le yapılan bütün ikili anlaşmalar dondurulsun, elçilik geri çekilsin.
* Lübnan'a asker gönderilmesin.
* İncirlik Üssü derhal kapatılsın.
* Terörle Mücadele Yasası geri çekilsin.
* Sınır içi ve sınır ötesi askeri operasyonlar durdurulsun.
* Kürtlerin inkarına son verilsin, meşru temsilcileriyle diyalog başlatılsın. |
1 Eylül 2006 |
Çin'le Yapılan Stratejik Antlaşmanın Işığında Bolivarcı Devrim Stratejisi |
Chavez, ABD karşıtlığıyla dünya kamuoyunun yoğun sempatisini kazanırken, bir yandan da Avrupalı emperyalistlerle ve dünyanın diğer emperyalist güçleri Çin ve Rusya'yla ikili anlaşmalar imzalıyor, karşılıklı güvene dayalı ilişkiler” kuruyor ve burjuvazi adına ticari anlaşmalar yapıyor. Chavez'in izlediği temel strateji burjuva devlet mekanizmasını güçlendirerek bölgesel bir güç olmaktır. Bunun için attığı adımların en açığı Çin, Rusya ve AB ülkeleriyle geliştirmeye çalıştığı ikili bazen üçlü ilişkilerdir. Chavez yurtdışına yaptığı sayısız gezide bu devletlerle ve bu devletlere bağlı tröstlerle ticari ve askeri bağlamları olan onlarca anlaşma imzaladı. Ve son altı haftadır yurtdışı gezilerini ara vermeden sürdürüyor.
Bilindiği üzere Ortadoğu'da emperyalistlerin süper liginde (ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Çin, Rusya) büyük bir çekişme yaşanıyor. Özellikle İran üzerinden kızışan bu mücadeleye Chavez'in de ABD karşıtı eksen içinde müdahil olmaya çalıştığını gözlemliyoruz. İsrail'in Lübnan işgali sırasında Venezuela'nın İsrail büyükelçisini geri çekmesi, İran'a gidip anlaşmalar imzalaması ve son olarak da Suriye devlet başkanı Beşar Esad ile sarmaş dolaş olduğu Suriye ziyaretinde Suriye ile stratejik ittifak içinde olduklarını ilan etmesi Chavez'in Ortadoğu konusunda attığı adımların başlıcaları. Venezuela'nın stratejik önemdeki petrol ve doğalgaz rezervlerini dış politikada güç aracı olarak kullanmaya çalışması ve Ortadoğu konusunda izlediği net tavır, ABD-İngiltere-Avustralya-İsrail cephesinin müdahaleleri sonucundan çıkarları zedelenen Çin-Rus-İran-Hindistan ve hatta Fransa ve Almanya gibi devletlerin karşı ataklarına oynamak anlamına geliyor. Devamı... |
|
|